Karar İncelemesi – Argümantasyon

YARGITAY İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULUNUN 18.02.2000 TARİH, 19971/1 ESAS VE 2001/1 KARAR SAYILI İLAMININ İNCELENMESİ

Mehmet Ufuk BAYRAKCİ Kazım TEFENLİ
SMMM &BD & L.L.M SMMM &BD & L.L.M

Anahtar Kelimeler : Yargıtay, Yargıtay Kararı, Karar İncelemesi, Argümantasyon, Hukuki argümantasyon

I.BÖLÜM :
İNCELEME KONUSU KARAR
1.1. KARARA KONU OLAY

Emeklilik için başvuran sigortalı, itibari hizmetten sayılan bir işyerinde çalışmıştır. Sigortalı bu çalışmalarındaki itibari hizmet süresini;

1. Sigortalılık süresine eklenmesini
2. Yaşlılık aylığının hesaplanmasında dikkate alınan prim ödenmiş süreye katılmasını
3. Sigorta başlangıç tarihinin bu süre kadar erkene alınmasını

Talep etmektedir.

İnceleme konusu Yargıtay İçtihatı Birleştirme Genel Kurulu ( YİBGK ) 18.02.2000 Tarih ve 1997/1 E; 2000/1K sayılı kararına konu

“506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasına 11.8.1977 tarih ve 2098 sayılı Yasayla getirilen Ek-5. maddesinde düzenlenen itibari hizmet süresinin; anılan Yasanın 108. maddesinde öngörülen sigortalılık süresine eklenebileceğine, ayrıca sigortalının prim ödeme gün sayısına eklenemeyeceğine” ilişkindir.

506 Sayılı kanunun ek 5.maddesi aşağıdaki gibidir;
“506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasına 11.8.1977 tarih ve 2098 sayılı Yasayla getirilen Ek-5. maddesinde düzenlenen itibari hizmet süresinin; anılan Yasanın 108. maddesinde öngörülen sigortalılık süresine eklenebileceğine, ayrıca sigortalının prim ödeme gün sayısına eklenemeyeceğine ilişkindir. (…) Kesirlerin hesaplanmasında tam yıl 360 gün olarak alınır. Fiilen çalışılmış güne eklenecek itibari hizmet günü sayısının bulunmasında (Çalışılan gün sayısı x 0,25) formülü uygulanır.”

Kanun hükmünde / yargı kararında geçen deyimler:
Sigortalılık süresi : Sigortalılık süresi, sigortalının malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına bağlı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarih ile tahsis yapılması için yazılı istekte bulunduğu tarih, ölen sigortalılar için de ölüm tarihi arasında geçen süre olarak dikkate alınmaktadır. Bu sürenin tamamen çalışılarak ya da prim ödenerek geçirilmiş olması koşul olmadığı gibi, bu sürenin başlangıç ve sonu arasında sigortalının aralıklı ya da birden çok sigortalılık haline tabi çalışmasının, sigortalılık süresinin belirlenmesinde bir önemi bulunmamaktadır.
Özetle ,”ilk işe giriş tarihi ile yaşlılık aylığı için Kuruma başvurduğu tarih arasında geçen süredir.” Belirtilen süre içerisinde sigortalının sürekli veya kesintili çalışmasının bir önemi bulunmamaaktadır.
Fiili prim gün sayısı: sigortalı yararına,sigortalılık süresi içerisinde, eylemli biçimde günlük kazançları üzerinden ödenen primli günler toplamıdır.
İtibari Hizmet : İtibari hizmet; ağır, yıpratıcı ve zehirleyici işlerde çalışan sigortalıların sigortalılık sürelerine farazi bir süre eklenmek suretiyle diğer işlerde çalışan sigortalılara göre daha erken emekli olmalarına imkan veren bir süredir.
Fiili Çalışma : Sigortalının fiili olarak işyerine çalışmış olduğu sürelerin toplamıdır.
Yaşlılık Aylığı : Sosyal Güvenlik Kurumlarınca, mevzuatta öngörülen şartların yerine getirilmesi ile birlikte, fiili çalışması son bulan bireylere bağlanan ve kanunda belirtilen sürede ödenen aylıktır.
1.2 MERCİİLERİN GÖRÜŞÜ
1.2.1 YEREL MAHKEMENİN GÖRÜŞÜ

506 sayılı Yasaya 2098 sayılı Yasayla getirilen Ek-5. maddesindeki itibari hizmet süresini,
1. Sigortalılık süresine eklemek,
2. Prim ödeme gün sayısına eklemek,
3. Sigortalılık başlangıcını prim ödeme gün sayısı kadar geri götürmek ve bu şekilde davacıya yaşlılık aylığı bağlanmak.
1.2.2 YARGITAY 10.HUKUK DAİRESİ GÖRÜŞÜ

506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasının Ek-5. maddesindeki itibarihizmet süresinin hem sigortalılık süresine, hem de sigortalının süresine, hem de sigortalının fiilen çalışılmış gün sayısına eklenmesi ve ayrıca sigortalılık başlangıç tarihinin, itibari hizmet süresi kadar geri götürülmesi gerekmektedir. (Yargıtay 10.Hukuk Dairesi 1997/3755-4105, 1997/3757-4406, 1997/3578-4407 sayılı kararları da aynı istikamettedir.). Yerel mahkeme ile aynı gerekçe ve aynı yönde karar vermiştir.
1.2.3 YARGITAY 21.HUKUK DAİRESİ GÖRÜŞÜ
506 sayılı Yasanın Ek-5. maddesindeki itibari hizmet süresinin ancak 506 sayılı kanunun 108. maddesinde belirtili sigortalılık süresine eklenebilecek, eklenen bu süre kadar sigorta başlangıç tarihini öne alınabilecek, prim ödeme gün sayısına ise eklenemeyecektir. Bu sürenin iki kez kullanılması olanaksız bulunmaktadır. (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 17.2.1996 tarih ve 1996/7337-854 sayılı kararı.)
1.2.4 YARGITAY HUKUK GENEL KURULUNUN GÖRÜŞÜ
506 sayılı Yasaya 2098 sayılı Yasayla getirilen Ek-5. maddesindeki itibari hizmet süresinin yalnızca sigortalılık süresine eklenebileceğinden ve bu sürenin iki kez kullanılmasına yasaca olanak bulunmamaktadır. (Hukuk Genel Kurulu, 2.5.1997 tarih ve 1997/21-207 Esas, 1997/392sayılı kararı.)
1.2.5 YARGITAY İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU GÖRÜŞÜ
1.2.5.1 ÇOĞUNLUK GÖRÜŞÜ
506 Sayılı Sosyal Sigortalar Yasasının Ek-5. maddesinde öngörülen itibari hizmet süresinin, salt sigortalılık süresine eklenmesi gerekmekte olup ayrıca bu sürenin fiili prim ödeme gün sayısına eklenmesi söz konusu değildir.
1.2.5.2 KARŞI OY GÖRÜŞÜ
İtibari hizmet süresinin, hem sigortalılık süresine hem de prim ödeme gün sayısına ( 506 SK. ek 5, 6, 7 ) eklenmesi gerektiğinden, İçtihatların Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin kararları doğrultusunda birleştirilmesi zaruri olduğu halde, itibari hizmet süresinin sadece sigortalılık süresine ( 506 SK. m. 108 ) eklenmesi yönündeki Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay 21`nci Hukuk Dairesinin kararları doğrultusundaki çoğunluğun İçtihadı Birleştirme görüşüne katılınılamamaktadır.
1.3 HUKUKİ SORUN
Aykırılığın konusu, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasına 11.8.1977 tarih ve 2098 sayılı Yasayla getirilen Ek-5. maddede öngörülen iş kollarında çalışan sigortalılara tanınan itibari hizmet süresinin 506 sayılı Yasanın 108.maddesinde tanımlanan sigortalılık süresine mi, yoksa hem sigortalılık süresi ve hem de prim ödeme gün sayısına mı eklenmesi gerektiğine ilişkindir.
506 sayılı Yasa; yaşlılık sigortası yönünden, seçenekli bir sistem öngörmüş, kimi zaman iki, kimi zaman üç öğenin gerçekleşmesi durumunda, kişinin yaşlılık aylığından yararlanabileceğini hükme bağlamıştır. 2098 sayılı Yasa ise, 506 sayılı Yasayla getirilen “itibari hizmet” kurumu ile yıpratıcı kimi işlerde çalışan sigortalılara, yasaca belirlenen oranda, itibari bir sürenin eklenmesini öngörmüştür. Böylece, itibari hizmet süresinden yararlanan bir sigortalı, yaşlılık sigortası uygulamasında öbür sigortalılara göre ayrıcalıklı bir duruma geçmekte ve daha erken emekli olabilme olanağına kavuşmaktadır. İşte, görüş aykırılığının temeli, bu ayrıcalığın kapsam ve boyutlarında düğümlenmektedir.
II.BÖLÜM :
KARARIN HUKUKİ ARGÜMANTASYON TEORİLERİ ÇERÇEVESİNDE İNCELENMESİ
2.1 KARARDA UYGULANAN HUKUK NORMLARI

İnceleme konusu kararda uygulanan ve değerlendirme konusu yapılan kanun hükümleri;

1. 506 Sayılı kanunun ek 5.maddesi aşağıdaki gibidir;
“506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasına 11.8.1977 tarih ve 2098 sayılı Yasayla getirilen Ek-5. maddesinde düzenlenen itibari hizmet süresinin; anılan Yasanın 108. maddesinde öngörülen sigortalılık süresine eklenebileceğine, ayrıca sigortalının prim ödeme gün sayısına eklenemeyeceğine ilişkindir. (…) Kesirlerin hesaplanmasında tam yıl 360 gün olarak alınır. Fiilen çalışılmış güne eklenecek itibari hizmet günü sayısının bulunmasında (Çalışılan gün sayısı x 0,25) formülü uygulanır.”
2. 506 Sayılı kanunun 108.maddesi aşağıdaki gibidir;
“Malullük, yaşlılık ve Ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış ve 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir.
Tahsil işlerinde nazara alınan sigortalılık süreleri, bu sürenin başlangıç tarihi ile, sigortalının tahsis yapılması için yazılı istekte bulunduğu tarih, tahsis için istekte bulunmuş olmayan sigortalılar için de ölüm tarihi arasında geçen süredir.”
3. 506 Sayılı kanunun ek 39.maddesi aşağıdaki gibidir;
“ Bu Kanunun Ek 5 ve Ek 6 ncı Maddeleri gereğince sigortalılık süresine ilave edilen gün
sayıları, beş yıldan çok olmamak üzere bu Kanunun 60 ve Geçici 81 inci maddelerinde
belirtilen yaş hadlerinden indirilir.(*) “
NOT : (*) Bu madde 25/08/1999 tarih ve 4447 sayılı kanunun 63 üncü maddesi gereğince
01/01/2000 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
2.2 YİBGK ÇOĞUNLUK GÖRÜŞÜ

Toulmin’e göre, mantıkî formel geçerlilik ölçütleri, günlük dildeki argümanların değerlendirilmesi için yeterli değildir, çünkü söz konusu ölçütler, bu argümanların ortaya çıktığı çeşitli alanlara has özel maddî sağlamlık ölçütlerini dikkate almaz. Toulmin, kendi argümantasyon modelini kullanarak, değerlendirme normlarının kısmen evrensel yahut kendi ifadesiyle ‘alan-değişmez’ ve kısmen de özel, yahut ‘alan-bağımlı’ olduğunu göstermeye çalışır.
İtibari hizmet süresinin sigortalılık süresine ilavesinin yanında, prim ödeme gün süresine de dahil edilmesinin ve sigortalının yaşlılık aylığının hesaplanmasında dikkate alınmasının; alacağı maaşın daha az veya daha çok olmasını belirleyecektir.
Toulmine göre, gerekçelendirme sürecindeki çeşitli adımlar, iddiayı sorgulayan bir muhalifin ileri sürebileceği çeşitli eleştirel sorulara karşılık gelir:
1. İddian hangi temellere dayanıyor?
2. Bu temellerden bu iddiaya geçmeyi nasıl gerekçelendiriyorsun?
3. Bu geçiş gerçekten güvenli mi?
4. İddian ne kadar güçlü?
5. Bu argümanı hangi ihtimaller bozabilir?
Toulmin’in gerekçelendirme sürecindeki adımlarını sözkonusu olayımıza uyguladığımızda, iddialar ve karara ilişkin gerekçelendirme sürecini şu 5 adımda inceleyebiliriz;
• 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasının Ek-5. maddesinde öngörülen itibari hizmet süresinin, salt sigortalılık süresine eklenmesi gerektiği ve ayrıca bu sürenin fiili prim ödeme gün sayısına eklenmesinin söz konusu olamayacağı iddianın temelidir.
• 506 Sayılı kanunun ek 5.maddesinin ilk fıkrası “506 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılanların, aşağıda sayılan görevlerde geçen sigortalık sürelerine, bu sürelerin her tam yıl için, hizalarında gösterilen süreler, sigortalılık süresi olarak eklenir.” Şeklindedir. Burada belirleyici olan fıkradaki sigortalılık süresi ifadesidir.
• “Amaçsal yorum, çağcıl bir yöntemdir. Yasanın yapıldığı andaki değil, uygulandığı andaki yasa koyucunun nesnel amacını gözeten bir yorumdur. Ancak,bu yorumun sınırını yasanın anlatım çerçevesi çizer. Anlatım içindeki deyişler veya da kavramlar, bu nesnel amaç içinde geniş ya da dar algılanabilir. Ancak, amaçsal yorum bahanesiyle, kesinlikle bu çerçevenin dışına çıkılarakyasal metne anlam verilemez. Bu yapıldığı takdirde, uygulayıcı yasayı örtülü olarak değiştirmiş olur. Kuşkusuz hiçbir yorum amacı ve yöntemi böyle birkeyfiliğe izin veremez. 506 sayılı Yasanın Ek-5. maddesinde sözü edilen itibari hizmet süresinin; metnin yasal çerçevesi içinde kalan amaçsal yorumu gözetildiğinde, yukarıda açıklanan nedenlerle, yalnızca sigortalılık süresine eklenmesi gerekeceği açıkça ortaya çıktığından, içtihatların, Hukuk Genel Kurulu ve 21. Hukuk Dairesinin görüşleri doğrultusunda birleştirilmesi gerekir.” Görüşü yasa metnine bağlı olarak ortaya konulduğundan, temmelerden iddiaya geçişin gerekçelendirilmesi güvenlidir.

• İddainın gücü lafzen açık yasa metnine dayanmaktadır. (506 sayılı Kanunun ek 5.maddesinin 1.fıkrası)
• 506 sayılı kanunun 60.maddesinin f fbendinde sigortalının emeklilik hesabında baz alınacak prim ödeme gün sayısının hesabına eklenebilecek haller ile sigortalı başlangıç tarihini öne çekebilcek haller açıkça belirlenmiştir. Dolayısı ile ek 5.maddede buna ilişkin yorumu da gerektirecek bir hüküm bulunmamaktadır. Argümanımızı çürütebilecek başkaca bir veri bulunmamaktadır.

Çoğunluk kararının yukarıda da bahsi geçen bölümünde;
“Amaçsal yorum, çağcıl bir yöntemdir. Yasanın yapıldığı andaki değil, uygulandığı andaki yasa koyucunun nesnel amacını gözeten bir yorumdur. Ancak,bu yorumun sınırını yasanın anlatım çerçevesi çizer. Anlatım içindeki deyişler veya da kavramlar, bu nesnel amaç içinde geniş ya da dar algılanabilir…”
denilerek Amaçsal yoruma açıkça atıf yapılmış bulunmaktadır. Amaçsal (Gai, Teleolojik) yorum, yasama politikasındaki amaç yani, varılmak istenen hedef(gaye) dikkate alınarak yapılan yorumdur.
Yine kararın başka bir bölümünde ise;
“506 Sayılı Sosyal Sigortalar Yasasının Ek-5. maddesinde öngörülen itibari hizmet süresinin, salt sigortalılık süresine eklenmesi gerekmekte olup ayrıca bu sürenin fiili prim ödeme gün sayısına eklenmesi söz konusu değildir.”
Şeklinde görüş belirterek Lafzi yorum yapmıştır. Lafzi yorum, mahkemelerin dikkate aldığı sabit metinler üzerinde yapılan ve muhatabı olanlar için güven veren yorumlardır. Bu anlamda bakıldığında mahkeme direkt olarak kanun metnine atıf yapmış ve kanunun lafzına göre değerlendirmesini yapmıştır.

Ve son olarak çoğunluk kararınının aşağıda belirtililen bölümünde;

“…Bu durum, öncelikle Ek-5. maddenin birincifıkrasının açık anlatımından ortaya çıkmaktadır. Gerçekten söz konusu birincifıkrada; itibari hizmet süresinin sigortalılık süresine ekleneceği açıkçabelirtilmiş, ayrıca fiili prim ödeme gün sayısına ekleneceği yolunda biranlatıma yer verilmemiştir. Her ne kadar maddenin ikinci fıkrasında; fiiligün sayısına ilişkin bir anlatım yer almışsa da, bu durum maddenin birincifıkrasında belirtilen sigortalılık süresinin hesaplanması yöntemine ilişkindirve itibari hizmet süresinin yıl olarak değil de, gün olarak değerlendirilmesidurumunda eklemenin nasıl bulunacağını göstermektedir…”

“Öte yandan, öğretide de, itibari hizmet süresinin, saltsigortalılık süresine ekleneceği görüşü ağır basmaktadır ( Bkz. Prof. Dr. A.Can Tuncay, Sosyal Güvenlik Kurulu Dersleri, 6. Bas., Sh. 258. Prof. Dr. AliNazım Sözer, Sosyal Sigorta İlişkisi, İzmir 1991, Sh. 192, Prof. Dr. Ali NazımSözer, İtibari Hizmet Müessesesi ve İtibari Hizmetle İlgili Bazı UygulamaSorunları, Çimento İşveren Cilt 12, Sh. 3. Mayıs 1998 Sh. 10 vs ). Ayrıca25.9.1999 tarih ve 4447 sayılı Yasanın 16. maddesiyle getirilen Ek-39.maddesinde açıkça, “itibari hizmet süresinin”, “sigortalılık süresine”eklenmek suretiyle bulunacağı belirtilmiş ve yasa koyucunun bu yöndeki görüşübir kez daha yinelenmiştir.”

Şeklinde belirtilen görüşler ile Perelman’ın Argumentum ab exemplo, yargıca, içtihatlarla, emsal kararlarla ve hukuk doktrini ile uyumlu yorum yapmaya izin vermesi anlayışına göre yorumunu yapmış ve kararını oluşturmuştur.

2.2 YİBGK AZINLIK GÖRÜŞÜ

Karşı oy kullananlar değişik yorumlama yöntemleriyle gerekçeler bularak, görüşlerini temellendirmeye çalışmıştır.

Azınlık görüşü sahiplerinin hepsi de tartışmanın;
“Aykırılığın konusu, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasına 11.8.1977 tarih ve 2098 sayılı Yasayla getirilen Ek-5. maddede öngörülen iş kollarında çalışan sigortalılara tanınan itibari hizmet süresinin 506 sayılı Yasanın 108.maddesinde tanımlanan sigortalılık süresine mi, yoksa hem sigortalılık süresi ve hem de prim ödeme gün sayısına mı eklenmesi gerektiğine ilişkin”
olduğunda hemfikirdirler.

Azınlık görüş sahiplerinden biri
“İçtihadı birleştirme görüşmelerinde bazı konuşmacılar, itibari hizmet zammından yararlananların “gazeteci” ve “basın müşavirleri” olduğunu, bu kişilerin hafif işlerde çalıştığını, esasen adı geçen kimselerin sigortalılık süresinden yararlanmak suretiyle daha erken emekliye ayrılabileceklerini, sigortalılık süresinden ayrı olarak bir de prim ödeme gün sayısından yararlandırılmalarının çifte yararlanmaya yol açmış olacağını ifade etmişlerdir. Bizce basın müşavirlerinin ve gazetecilerin yaptıkları işin kolay olduğu söylenemez”…

“Gene içtihadı birleştirme görüşmelerinde, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi uygulamasının sürdürülmesi halinde kurumun batacağı ifade edilmiştir. Bu görüşün dahi yasal ve hukuksal açıdan dayanağının bulunmadığı açıktır. Zira Anayasamızın 60. ve ardından gelen maddelerine göre herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, yurttaşlara bu güvenceyi sağlamak ve gerekli teşkilatı kurmakla yükümlü tutulmuştur. Sosyal güvenlik haklarının sınırı da Anayasanın 65. maddesinde gösterilmiştir. Buna göre, devlet, ekonomik istikrarın korunmasını gözeterek mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde sosyal güvenlik işlevini yerine getirir.
Böyle olunca yasanın tanıdığı sosyal güvenlik hakkını, kurum çöküyor düşüncesiyle sigortalılara tanımamak Anayasaya aykırı olduğu gibi, sigortalıların sosyal güvenlik haklarının kullanamama gibi tehlikeli sonuçlar doğurur. Örneğin; bu içtihadı birleştirme kararıyla basım ve gazetecilik işyerlerinde, azotlu gübre ve şeker sanayiinde zehirli, boğucu, yakıcı, öldürücü gaz ortamında çalışan sigortalıların hakları verilmemek suretiyle kurum batmaktan kurtulamaz. Bizce Kurumu batmaktan kurtarmanın yolu; Kuruma özerklik tanımak, siyasi iktidar tarafından Kurum kaynaklarını başka yerlere aktarmamak, başta kamu kuruluşları olmak üzere prim borçlarını ödemekten geçer.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, yargının görevi diğer yasalarda olduğu gibi sosyal güvenlik yasalarını da amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamaktan ibarettir.”

“Perelman’a göre, argümantasyon daima belirli bir (gerçek ve muhayyel) dinleyici kitlesine hitap eder. Perelman ve Olbrechts-Tyteca, dinleyici kitlesi kavramını şu şekilde tanımlarlar:
“Dinleyici kitlesi, konuşmacının argümantasyonu ile etkilemek istediği kişilerin toplamıdır.
Dinleyici kitlesi, mahkeme üyeleri veya parlementerler komitesi gibi gerçek kişiler grubundan oluşabilir. Eğer tartışmacı somut bir gruba hitap ediyorsa ki Perelman buna belirli dinleyici kitlesi der argümantasyon bu kitleyi ikna etmeyi amaçlıyordur.”

Bu açıdan azınlık görüşü incelendiğinde, her ne kadar kararın kendisinde yer almasa da kararın veriliş sürecinde mahkeme üyeleri (Perelmanın belirli dinleyici kitlesi) arasında yapılan tartışmalarda dinleyici kitlesinin ikna edilmesi amacıyla bir takım yorum yöntemlerine başvurulmuştur. Çalışanların anayasada belirtilen koruyucu hükümlerin amacına atıfla Perelmanın Teleolojik Argümanlarına başvurulmuşdur. Öte yandan bu şekilde hukuk kuralının lafzi anlamına değil kuralın altında yatan düşünceler esas alınmaktadır. Bu tarz argüman yasa koyucunun hukuk normunu ihdas ederken öngöremeyeceği durumlar sözkonusu ise zorunlu hale gelmektedir.

Öte yandan Perelmana göre, Abese irca argümanı, ki aynı zamanda reductio ad absurdum olarak bilinir, yasakoyucunun rasyonel olduğunu ve mantıkî ve hakkaniyete uygun olmayan sonuçları olan yorumu kabul etmeyeceğini varsayar. Bu anlamda “Yargıtay 10. Hukuk Dairesi uygulamasının sürdürülmesi halinde kurumun batacağı ifade edilmiştir.” İfadesi tam anlamıyla bir olmayana ergi argümanının karşıt anlamını oluşturmaktadır.

Yine azınlık görüşü sahipleri
“Öte yandan, yasaların yorumunda yasama belgelerinden faydalanılmasıgerektiği, bilinen hukuksal gerçeklerdendir. Basım ve gazetecilik işyerlerindeçalışanlara itibari hizmet zammı verilmesine dair kanun teklifini 1977 yılındaTürkiye Büyük Millet Meclisine Kars Milletvekili Doğan ARASLI ve 10 arkadaşıvermiştir. Kanun teklifinin genel gerekçesi şöyledir: “Basım ve gazetecilikişyerlerinde çalışanlar, fiziki ve ruhi çöküntüye uğramaktadırlar. Kamukesiminde matbaalarda çalışan personel Türkiye Cumhuriyeti Emekli SandığıKanununa göre çalışıyorlarsa, fiili hizmet zammından yararlandıklarından, özelsektöre ait matbaalarda çalışanları da yararlandırmamak hakkaniyet ölçülerineve Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. Basım mesleğinde çalışanların ömürortalamaları 44 yıl sekiz aydır. Yapılan istatistiki araştırmalarda, basım vegazetecilik işyerlerinde çalışan 80 kişiden 4 kişi hayatta kalabilmiş, 80kişinin yarısı 20 ila 40 yaş arasında vefat etmiştir.”

Şeklinde görüş belirtmek suretiyle; Perelmanın tanımladığı psikolojik argümana uygun olarak “yasakoyucunun iradesini yansıtan hazırlık malzemelerine atıf yapar. Bu şekilde, yasakoyucunun iradesi yeniden inşa edilmeye ve kuralın altında yatan ilke belirlenmeye çalışır.”

Azınlık görüşünün devamla;

“Son olarak geçici ve ek maddelerin genişletici yoruma tabi tutuluptutulamayacağı konusu üzerine eğilme gereği duyulmuştur. Gerçekten Ek 5.madde istisnai bir hükümdür ve yasalardaki istisnai hükümlerin genişleticiyoruma tabi tutulamayacağı bazı Yargıtay kararlarında vurgulanmıştır. Ne ki Ek5. madde başka biçimde yorumlanamayacak derecede açık olduğundan, bu ilkeninolayda uygulama yeri yoktur. Kaldı ki Çemberci, 6.11.1971 T. ve YHBİBGKK.`ndabu ilkenin tersinin savunulduğunu, ayrık hüküm taşımadıkça geçici maddelerindaraltıcı yoruma tabi tutulmaması, dengeli bir anlayışla konuya yaklaşılmasıgerektiğini öne sürmektedir ( Bkz. Çemberci S.g.e.s.71 )”

şeklindeki ifadeleriyle yargı kararına ve hukuk doktrinine atıf yapmak suretiyle Perelmanın belirttiği Argumentum ab exemplo, yani yargıca içtihatlarla, emsal kararlarla ve hukuk doktrini ile uyumlu yorum yapmaya izin veren yöntemi kullanmıştır.
III.BÖLÜM :
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

İncelemiş olduğumuz YİBGK’ının değerlendirilmesini, sistematik olarak iki ayrı bölümde yapmak mümkündür.

İlk olarak çoğunluk görüşüne baktığımızda, yargıtay kararına ulaşırken lafzi yorumun yanında, yasal metin içerisinde amaçsal yorum da yapılmıştır. Çoğunluk görüşü 506 sayılı kanununun ek 5.maddesindeki sigortalılık süresi tanımını yaparken, aynı kanununun 108.maddesine atıf yapmıştır. İlaveten bu iddiasını güçlendirmek için kanununun ek 39.maddesine müracaat etmiştir. Ek 5.maddenin 2.fıkrasının, ek 5.maddenin 1.fıkrasının anlatımına matuf olduğunu, ilave hüküm olmadığını, kanununun 108.maddesi ile ek 39.maddesine dayanılarak açıklamıştır. Fiilen çalışılmış gün ifadesinden Bu değerlendirmeyi yaparken doktrine atıf da yapılmıştır. Tüm bu değerlendirmeler Perelmanın da belirttiği gibi, Argementum ab exemplo, Teleolojik Argüman, Psikolojik Argüman lara uygun yorumlardır. Diğer yandan Toulmin’in gerekçelendirme sürecindeki adımlarını sözkonusu olayımıza uyguladığımızda, iddialar ve karara ilişkin gerekçelendirme sürecinin 5 adımının da kararın gerekçesi içinde bulabildiğimizi söyleyebiliriz.

İkinci olarak azınlık görüşüne bakıldığında, Gai yorum, Tarihi yorum, Anayasaya uygun yorum yöntemlerini görmemiz mümkündür. Azınlık görüşü, 506 sayılı kanununun ek 5.maddenin 2.fıkrasının ayrı bir hüküm olduğu iddiasındadır. Fıkrada geçen “fiilen çalışılmış gün” ifadesinin, “ödemesi yapılan prim gün sayısı” ile aynı anlama geldiğini kabul etmektedirler. Eğer bu şekilde kabul edilmeyecekse anayasal yoruma başvurulması gerektiği, yorum yaparken aynı zamanda iş ve sosyal güvenlik hukukukunun genel ilkelerinden işçi/sigortalı lehine yorum ilkesinin de dikkate alınması gerektiğini belirtmişlerdir. Azınlık görüşü amaçsal yorum yaparken üzerinde tartışılan 506 sayılı kanun metni ile sınırlı kalmayarak anayasanın konuya ilişkin maddelerini de yorum sınırlarının içine dahil etmiştir. Azınlık görüş sahipleri lafzi yorum yaparken kanunun 108 vd ek 39. maddeleri üzerinde fazlaca durmamışlardır. Bu onların dayandığı argümanların zayıf tarafıdır.

Azınlık görüşüne sahip üyeler, Perelmanın Teleolojik Argümanda belirttiği üzere, hukuki geçerli birtakım argümanlara dayanarak, belirli dinleyici kitlesini(mahkeme üyelerini) ikna etmeyi amaçlamışlardır. Ancak argümanlarının yetersizliği nedeni ile mahkeme üyelerinin çoğunluğunu etkiliyememişlerdir.

Mehmet Ufuk BAYRAKCİ Kazım TEFENLİ
SMMM &BD & L.L.M SMMM &BD & L.L.M

KAYNAKÇA

Hakkı DEMİRCİ, Sigortalılık Süresi Hesabında Dikkate Alınan-Alınmayan Süreler İle Prim Ödeme Gün Sayısını Artıran Çalışmalar (I), Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi, Haziran 2009

Feteris, Eveline T., Hukuki Argümantasyonun Temelleri, (Çev.Ertuğrul Uzun), Paradigma, 2010, İstanbul

Sözer, Ali Nazım, Hukukta Yöntembilim, Beta, 2012, İstanbul

Share on
Bir cevap yazın