Keşif ve Yer Gösterme

KEŞİF VE YER GÖSTERME

AVUKAT BEYZA BAYRAKCİ (L.L.M)

Anahtar Kelimeler : Keşif, Yer Gösterme, CMK, Davada keşif,

1.                 GİRİŞ

Ceza Muhakemesi Kanun’u 83 ve 84. maddelerinde “keşif” ve “keşifte, tanık veya bilirkişinin dinlenmesinde bulunabilecekler” başlıklı düzenlemeler yapılmıştır. CMK madde 85’te ise “yer gösterme” hakkında düzenleme yapılmıştır.

2.                  KEŞİF

2.1.            Keşif Kavramı

 

Keşif, kural olarak mahkeme, istisna olarak hakim, naip hakim veya istinabe olunan hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda Cumhuriyet savcısı tarafından, esas olarak delillerin, olay yerinin, olayda kullanılan araçların, suçun konusunun durumlarına, olayın meydana geliş sürecine ilişkin bilgi ve kanaat elde edilmesi; ikincil olarak da bu faaliyet sırasında rastlanılan delillerin elde edilip toplanması için, suç oluşturan eylemin gerçekleştirildiği yer, suçla ilgili eşyalar, iz ve eserlerle kişiler üzerinde, bunların varlığı, konumu ve durumuna ilişkin olarak beş duyu ile gerçekleştirilen araştırmadır[1]. Muhakeme hukukunda keşif, muhakemenin gayesine erişmek için hâkimin, beş duyusu vasıtası ile yaptığı teftiştir, yani meydanda olanı dikkate incelemesidir[2]. Keşif yoluna başvurmak zorunlu değildir. Kanunda bu konuda düzenleme bulunmaz. Keşfe ne zaman başvurulması gerektiği dosya içeriğine göre hakim belirler.[3]

Keşifte bir yer, obje, kişi ve araç hakkında bilgi edinilir. Cinayet nerede işlendi? Trafik kazasında kim, ne kadar süratle, hangi yoldan geliyordu? Fren izleri ne kadar? Trafik ışıkları var mı? Örneğin, kişi uyuşturucu imalatından yakalanmış ise, tarlalarına gidip uyuşturucunun yetiştirilip yetiştirilmediği kontrol edilir. Keşifte cismin şekli, boyutu, özelliği, cisimler arası uzaklık, yön. Mesafe tespit edilir. Her şey keşif konusu olabilir. Keşif iki şeye kaynaklık eder. Keşif konusu olan delil veya emare hakkında vicdani kanı elde edilmesini sağlar. Keşiften yeni deliller elde edilebilir. Keşif daha çok elde edilen, iddia edilen delilin doğruluğunu teyit için gidilerek bir yerde yapılan incelemedir.

CMK madde 83 ise şu şekildedir. (1) Keşif, hâkim veya mahkeme veya naip hâkim ya da istinabe olunan hâkim veya mahkeme ile gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından yapılır.
(2) Keşif tutanağına, var olan durum ile olayın özel niteliğine göre varlığı umulup da elde edilemeyen delillerin yokluğu da yazılır.”

Gerekçesi ise şöyledir. “Madde, yargılamanın amacına erişmek için olay ve durumun oluş nedenlerini anlayabilmek üzere, yerinde inceleme yapmak hususunu düzenlemektedir. Bu amaçla yapılacak incelemeye muhakeme hukukunda keşif denilmektedir. Keşif, delil içeriğinin öğrenilmesine, toplanmış delillerin değerlendirilmesine yaradığı gibi, icra edildiği yerde var olan durum ile olayın özelliğine göre varlığı umulup da bulunamayan eserlerin ve izlerin yokluğunu saptama bakımından da önemlidir. Hâkim tarafından ve alınan bir karara dayanılarak icra edilen keşif, olay yerinde, olay saati ve meteorolojik koşullara uygun biçimde yapıldığında amaca daha uygun olur. Diğer muhakeme işlemlerinde olduğu gibi keşif, naip hâkim ya da istinabe olunan mahkeme ile gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilecektir. Keşfin, hâkim tarafından yapılması gereği, vicdanî delil sisteminde hâkimin, ispat araçları ile doğrudan teması ve duruşmadan edineceği kanaate göre karar vermesi ilkesi bakımından önemli olduğu kadar, davanın sonucuna etkili bir durum saptamasının, tarafların hazır bulunabileceği yargılama aşamasında yapılması açısından da yararlı olup “adil yargılama” ilkesi ile doğrudan ilişkilidir.”

Hakim, Mahkeme ya da Cumhuriyet savcısının, keşif kurallarına göre gerçekleşmeyen “bilgi edinmek amaçlı” incelemeler yapması keşif niteliğinde değildir. Ayrıca yine kolluğun da keşif yapma yetkisi yoktur. Kanunen yetki verilen merciler dışındaki kimseler tarafından yapılan araştırma işlemleri, örneğin kolluğun olay yerinde yapacağı araştırmalar keşif niteliğinde değildir. Bunlar, delillerin araştırılması ve toplanması bağlamında (CMK m. 160/2, m. 161/2) olay yeri incelemesi (Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği m. 9) niteliğinde olup, kanunen öngörülmüş usuller söz konusu ise bu usullere göre ya da özel bir usul öngörülmemişse bu saptamaları yapan kimselerin tanık olarak dinlenilmesi suretiyle duruşmada ortaya konulurlar.[4] Kanun maddesinden de anlaşıldığı üzere kolluk keşif yapamaz. Uygulamada kolluğun sık sık başvurduğu yer gösterme de doktrinde bazı görüşlere göre bir tür keşif sayılmaktadır.[5]

2.2.            Keşfin amacı ve Niteliği

 

Keşfin amacı esas olarak, mahkeme veya hâkimin ispatta ve hükmün oluşturulmasında kullanılabilecek her türlü veriyle bizzat yüz yüze gelmesi, bunların durumlarını beş duyusuyla gözlemlemesi ve bunlardan hareketle olayın meydana gelişi konusunda bir kanaat elde etmesidir. Bu nedenle de keşif, asıl niteliği itibarinle, delillerin değerlendirilmesi aracı niteliğindedir. Bu yönüyle keşif, delil elde etme yöntemlerinden ayrılır. Keşifte hakim birincil amaç olarak delil toplamamakta ya da araştırmamakta, keşif yapılacak objeyi bizzat gözlemleyerek gerek bu objenin kendisine, gerekse olayın gelişimine ilişkin kanaat edinmeye çalışmaktadır[6]. Bununla birlikte keşfin yönelik olduğu bu amaç, ikincil nitelikte de olsa keşfin bir delil elde etme amacına da sahip olmasına engel değildir[7].

Keşif suç belirtilerinin tespitine de yaradığından, suç kolluğunun ve savcının yaptığı ve aslında araştırma muamelesi olan teftişte olduğu gibi, meydana çıkan delillerin kaybolmamasını sağladığı, bu itibarla suç işlendiği zamandaki durumu muhafazaya çalıştığı için bir bakıma da, koruma tedbiri niteliğindedir[8].

2.3.            Keşif Yapmaya Yetkili Olan Kişiler

 

CMK keşfin, hakim veya mahkeme veya naip hakim ya da istinabe olunan hakim veya mahkeme ile gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılacağı hükmüne yer vermiştir (CMK m. 83).

Niteliği gereğince keşif esas olarak hükmü verecek yetkili ve görevli mahkeme tarafından gerçekleştirilmesi gereken bir faaliyettir. Bununla birlikte keşfin soruşturma aşamasında gerçekleştirilmesinin gerekmesi durumunda sulh ceza hâkimi tarafından (CMK m. 162), hakim veya mahkemenin yetki alanı dışında gerçekleştirilmesinin gerekli olduğu durumlarda istinabe olunan hakim veya mahkeme tarafından gerçekleştirilmesi ve CMK’nın 83. maddesine göre hazırlanacak olan tutanağın yetkili hakim veya mahkemeye gönderilmesi gereklidir.

CMK, keşfin yapılması konusunda hâkim ya da mahkeme yanında gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda Cumhuriyet savcısına da yetki tanımıştır. Cumhuriyet savcısına tanınan yetki de istisnai nitelikte olup, ancak Cumhuriyet savcısının hakime başvurmasının mümkün olmadığı ve gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda mümkündür.[9] Şayet gecikmesinde sakınca bulunan bir durum söz konusu değilse, Cumhuriyet Savcısının keşif faaliyetini soruşturma aşamasında kendisi yapmaması ve sulh ceza hakiminden istemesi gereklidir.[10]

Gecikmesinde sakınca bulunmayan durumlarda Cumhuriyet savcısınca keşif yapılması durumunda, gerçekleştirilen işlem hukuka aykırı olacağından, bu keşif sonucunda elde edilen deliller de hukuka aykırı olacaktır.

Hâkimin keşif yapmasını düzenleyen CMK madde 83 aslında delillerin doğrudan doğruyalığını garanti altına almıştır. Bu nedenle C.savcısının keşif yapması istisnadır ve sadece gecikmesinde sakınca bulunan hallerde mümkündür. Yargıtay 9. Ceza Dairesinin de bahsettiği gibi, gecikmede tehlike yoksa C.savcısının keşif yapma yetkisi yoktur. Bu keşiften elde edilen delilde kanuna aykırıdır.[11]

Keşif sırasında uzmanlık gerektiren bir durum var ise, bilirkişi de hazır bulundurulabilir. Şüpheli, sanık, mağdur veya şikâyetçi de keşif yapılması talebinde bulunabilirler. Soruşturma evresinde şüphelinin, şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebilmesi ve aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek olanağı bulunduğundan (CMK m. 147/1-i), şüpheli, delillerin durumlarının zaman kaybetmeksizin saptanması için Cumhuriyet savcısı veya sulh ceza hâkiminden keşif yapılması talebinde bulunabilir. Kovuşturma evresinde de sanık, savunma delillerinin toplanmasını isteyebileceğinden (CMK m. 177, 206, 207), keşif yapılmasını da talep edebilecektir.

2.4.            Keşif Sırasında Hazır Bulunabilecek Olanlar

 

Keşif sırasında hazır bulunabilecekler CMK madde 84’te düzenlenmektedir.

(1) Keşif yapılması sırasında şüpheli, sanık, mağdur ve bunların müdafii ve vekili hazır bulunabilirler.

(2)Tanık veya bilirkişinin duruşma sırasında hazır bulunamayacağı veya oturduğu yerin uzaklığı nedeniyle bulunmasının güç olduğu anlaşılırsa, bu tanık veya bilirkişinin dinlenmesinde de birinci fıkra hükmü uygulanır.

(3) Mağdur, şüpheli veya sanığın huzuru, tanıklardan birinin gerçeğe uygun tanıklık etmesine engel olabilecekse, o işte şüpheli veya sanığın bulunmamasına karar verilebilir.

(4) Bu işlerde hazır bulunmaya hakkı olanlar, işin geri bırakılmasına neden olmamak koşuluyla, işlerin yapılması gününden önce haberdar edilirler.

(5) Şüpheli veya sanık tutuklu ise, hâkim veya mahkeme tarafından ancak zorunlu sayılan hâllerde keşifte hazır bulundurulmasına karar verilebilir.

Gerekçesi de şu şekildedir. “Madde, keşifte, tanık ve bilirkişinin dinlenmesinde hazır bulunabilecek kişileri göstermektedir. Yargılamanın yüz yüzelik yani sözlülük ilkesi, iddia ve savunma dengesinin korunmasının gerektirdiği ölçüde, sanığın yargılama faaliyetlerine katılmasını gerektirir. Tanıkların dinlenilmesinde sanığın, tanık beyanlarını tartışıp çürütmek, onlara gerekli soruları gerekli zamanda yöneltmek hakkı adil yargılama bağlamında ne kadar önemli ise, davanın, sonucuna etki yapabilecek nitelikteki keşif işlemlerinde de sanığın hazır bulunup, bu yargılama faaliyetlerine katılması da aynı açıdan gereklidir. Bu nedenlerle keşfin, ilke olarak hâkim tarafından yapılması yararlı sayılmıştır. Bir olayın soruşturmasında incelemenin hemen yapılmasının zorunlu olduğu, diğer bir deyişle gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından da keşif yapılabilecektir. Kolluğun veya Cumhuriyet savcısının, delil olabilecek şeyleri arayıp bulmak için yaptığı araştırma ve bu husustaki saptamalar ile “keşif” işlemini birbirine karıştırmamak gerekir. Cumhuriyet savcısı belirtilen şekildeki saptamayla yetinmeyip, gecikmesinde sakınca bulunması nedeniyle keşfin hemen yapılmasını gerekli gördüğü hâllerde, bunun hâkim tarafından yapılması gereken bir yargılama işlemi olduğunu dikkate alarak, duruşmada hazır bulunabilecek kişileri, kendisinin yaptığı keşif işleminde de hazır bulundurmalıdır. Böylece kendisine suç isnat edilen de keşif mahallînde bulunup inceleme işlemlerine katılmış ve duruşmada da incelenecek bu belgeye karşı itirazlarını yapabilecek bir durumda olacağından savunma hakkı kısıtlanmamış olacaktır. Bu konuda 85 inci maddenin gerekçesine de bakılmalıdır. Madde birinci fıkrasında, keşifte şüpheli, sanık, mağdur ve avukatlarının hazır bulunabileceklerini, ikinci fıkrada ise tanık veya bilirkişinin dinlenmelerinde hangi hâllerde adı geçenlerin hazır bulunabileceklerini göstermektedir. Üçüncü fıkrada ise, şüpheli veya sanığın hazır bulunmasının men olunabileceği bir hâl yer almaktadır: Adı geçenlerin hazır bulunmaları, tanığın gerçeğe uygun beyanını engelleyebilecekse, örneğin tanık, sanığın etkisi altında kalıyorsa, tanığın dinlenmesinde sanığın hazır bulunmamasına karar verilebilir.
Maddenin dördüncü ve beşinci fıkralarında, hazır bulunma hakkına sahip olanların ne şekilde haberdar edileceklerine, işin başka güne bırakılmasını isteyemeyeceklerine, tutukluların ancak mahkeme binası içerisindeki işlerde hazır bulunabileceklerine ilişkin hükümler yer almaktadır. Ancak beşinci fıkranın ikinci cümlesi, zorunlu sayılan hâllerde, tutuklu, şüpheli veya sanığın, hâkim kararı ile mahkeme binası dışında da yapılacak işlemlerde hazır bulunmasına karar verilebilmesine de olanak sağlamıştır. Bu gibi hâllerde, hâkim tarafından re’sen karar verilmediğinde, kolluğun istemi üzerine Cumhuriyet savcısı, tutuklama kararını vermiş olan hâkimden bu hususta karar vermesini isteyebilecektir.”

Keşif yapılması sırasında şüpheli, sanık mağdur ve bunların müdafii ve vekili hazır bulunabilirler (CMK m. 84/1). Bu kişilerin keşif faaliyeti sırasında hazır bulunmaları zorunlu olmadığından, onların yokluğunda gerçekleştirilecek keşfin hukuka aykırılığından da söz edilemeyecektir. Kanun burada bir zorunluluk kabul etmemiş, sadece bu kişilerin keşif sırasında hazır bulunmaya hakları bulunduğunu düzenlemiştir. Bu kişilerin duruşma öncesinde gerçekleştirilen keşifte hazır bulunabilme haklarının nedeni, duruşmadan önce gerçekleştirilen keşfin, büyük bir olasılıkla bir daha tekrarı mümkün olmayan olmamasıdır. Tanık veya bilirkişinin keşif sırasında dinlenmesi söz konusu olursa, durumunda şüpheli, sanık, mağdur ve bunların müdafi veya vekilinin de keşifte hazır bulunarak tanık veya bilirkişiye soru sorma olanağının yaratılması gerekmektedir. Keşif sırasında bilirkişi veya tanığın dinlenilmesi söz konusu olduğunda, bu dinleme genel usullere göre yapılacak (CMK 58. vd, madde 68) ve keşfe katılanlar tarafından kendilerine soru sorulabilecektir (CMK madde 201, 215, 216)[12]

2.5.            Keşfin Gerçekleştirilmesi

 

Taraflar keşif ve keşfin ne şekilde gerçekleşmesi konusunda her türlü talepte bulunabilirler. Ancak keşfin nasıl yürütüleceğine, keşfi yürütecek yetkili makam karar verecektir. Keşif beş duyu organıyla algılama olduğundan, keşfin konusunun özelliğine göre, dokunmak, görmek, dinlemek, tatmak veya koklamak suretiyle keşif faaliyeti gerçekleştirilecektir.

Tanığın duruşmada hazır bulunamaması nedeni ile keşif esnasında dinlenme olasılığı mevcuttur. Açıklamaları keşfin amacına ulaşmasına hizmet edebilecekse keşifte dinlenebilir ve açıklamaları da keşif tutanağa geçirilir. Duruşmada okunur. Bilirkişinin duruşmada hazır bulunamaması olasılığında ise, yapılacak keşfin özelliği gereğince bilirkişinin keşfe katılması mümkündür. Bu inceleme ve algılamalarına dayanarak mütalaasını hazırlaması, keşfi gerçekleştiren makam açısından, işlemin keşif niteliğini değiştirmeyecektir.

Duruşma sırasında gerçekleştirilen keşif faaliyeti ise CMK’nın 219 vd. maddelerine göre duruşma tutanağına kaydedilir. Buna göre duruşmada yapılan keşifte, ayrıca bir keşif tutanağı düzenlenmesi ve duruşma dışındaki keşif tutanağında bulunması gereken bilgilere yer verilmesine gerek yoktur.[13]

Duruşma kapsamında gerçekleştirilecek keşfin duruşma salonunda yapılması ile duruşma salonu dışında yapılması açısından da bir fark bulunmamaktadır. Önemli olan keşfin duruşma kapsamında ve duruşmada bulunması gereken bütün muhakeme süjelerinin katılımı ile gerçekleştirilmiş olmasıdır.

Duruşmada gerçekleştirilen keşif, delillerin ortaya konulmasının bir parçası niteliğinde olup, bunlar duruşmada tartışılacağından ve bu şekilde hükmün kolektifliği sağlanarak doğrudan doğruya değerlendirilebilir. Bu durumda elde edilen veriler doğrudan doğruya duruşma tutanağına geçirilecek (CMK m. 219 vd.) ve keşif sonucunda elde edilen veriler ortaya konulup tartışılacaktır (CMK m. 216). Buna karşı duruşma dışında gerçekleştirilmiş ve tutanağa bağlanmış bir keşif faaliyeti söz konusu ise, bu tutanak “belge” olarak duruşmada okunması suretiyle (CMK m. 209) ortaya konulacaktır.

3.      YER GÖSTERME

3.1.            Yer Gösterme Kavramı

 

Yer gösterme CMK madde 85’te düzenlenmiştir.

“Yer gösterme Madde 85 – (1) Cumhuriyet savcısı, kendisine yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmuş olan şüpheliye yer gösterme işlemi yaptırabilir. 250. maddenin birinci fıkrası kapsamına giren suçlar söz konusu olduğunda adli kolluk amiri de yer gösterme işlemi yaptırmaya yetkilidir.

(2) Soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla, müdafi de yer gösterme işlemi sırasında hazır bulunabilir.

(3) Yer gösterme işlemi, 169 uncu maddeye uygun olarak tutanağa bağlanır.”

Yapılan en son düzenleme ile yer gösterme işlemine apayrı bir nitelik verildiği görülmektedir. Keşiften hemen sonra düzenlenmiş olması yer göstermenin de bir tür keşif olarak kabul edildiği izlenimini vermektedir.[14]

Düzenlemeye göre, yer gösterme işlemine Cumhuriyet Savcısı karar verir. Cumhuriyet savcısı, kendisine yüklenen suç hakkında açıklamalarda bulunmuş olan şüpheliye yer gösterme işlemi yaptırabilir. 250. maddenin 1. Fıkrası kapsamına giren suçlar söz konusu olduğunda, adli kolluk amiri de yer gösterme işlemi yaptırmaya yetkilidir[15].

Yer gösterme de esas itibari ile bir tür keşiftir. Ancak burada yetki savcıya ve istisnaen adli kolluk amirine tanınmıştır. Keşiften farklı olarak sadece soruşturma aşamasında söz konusu olabilir.

3.2.            Yer Göstermenin Amacı ve Niteliği

 

Öncelikle CMK madde 85’in gerekçesi şu şekildedir. “Her şeyden önce yer gösterme işleminin hukuki niteliği açıklığa kavuşturulmuştur. Buna göre, ancak soruşturma evresinde başvurulabilecek bir işlem olan yer gösterme, yüklenen suç konusunda açıklamada bulunmama hakkını kullanmış olan şüpheli açısından geçerli olamayacaktır. Yüklenen suç konusunda açıklamada bulunan şüphelinin bu açıklamalarının doğruluğunu kontrol etmek için yer gösterme yaptırılabilecektir. Böylece, Cumhuriyet savcısı soruşturma evresinde sağlam deliller elde edebilecek ve iade edilmeyecek şekilde bir iddianame düzenleyebilecektir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 250 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamına giren suçların soruşturması çerçevesinde, kolluk amiri de yer gösterme işlemi yaptırabilecektir.
Her soruşturmada başvurulamayan, ancak birinci fıkrada belirtilen şartlarda ve ayrıca gerek görüldüğünde başvurulabilecek olan yer gösterme işlemi yapılırken, soruşturmayı geciktirmemek kaydıyla müdafi de hazır bulunabilecektir. Yer gösterme işlemi bir tutanağa bağlanacaktır. Tutanağın 169 uncu maddedeki hususları içermesi gerekmektedir.”

Öğretide de yer gösterme işlemi keşif ya da keşfin bir türü olarak nitelendirildiği gibi olay yerindeki bir doğrulatma ifadesi alma işlemi ya da soruşturma evresinde delillerin toplanması amacıyla başvurulan bir tedbir olduğu da belirtilmiştir.[16]

CMK’nın 85. Maddesi ve gerekçesi dikkate alındığında, ver gösterme işlemi, şüphelinin beyanını doğrulatmaya, güvenilirliğini denetlemeye, olayın ayrıntılarını öğrenmeye, buradan hareketle varsa diğer delilleri elde etmeye yönelik olarak, şüphelinin ifadesinin alınması kapsamında değerlendirilmesi gereken bir soruşturma işlemidir. Keşiften farklı olarak yer gösterme işleminin öne çıkan özelliği şüphelinin aktif katılımının gerekliliği ve onun beyanına başvurulmasıdır. Şüpheli veya sanığın keşfe katılma konusunda bir hakları bulunmakla birlikte, keşfe katılmak ve kural olarak keşfe aktif bir katkıda bulunmak zorunlulukları bulunmamaktadır.[17]

Keşifteki asıl amaç, mahkemenin keşfin konusu hakkında yeteli kanaate ulaşmak iken, yer göstermedeki amaç, madde gerekçesinde de belirtildiği gibi şüphelinin ifadeleri doğrultusunda delil elde etmektir.

Niteliği itibariyle ifade alma kapsamında değerlendirilmesi gereken bir soruşturma işlemi olarak kabul edilince, yer göstermenin CMK’ da düzenlendiği yerin de yanlış olduğunu belirtmek gereklidir. Esasen yer gösterme işleminin ifade alma kapsamında değerlendirilmesi durumunda böyle bir düzenlemeye daha gerek bulunmamakta ve ifade almaya ilişkin hükümler çerçevesinde işlemin ele alınıp değerlendirilmesi gerekli ve yeterlidir[18].

3.3.             Yer Göstermeyi Yapmaya Yetkili Olan Kişiler

 

Yer gösterme işlemi CMK’nın 85. Maddesinde açıklandığı üzere kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından gerçekleştirilecek bir işlemdir. Cumhuriyet savcısı somut olayın özelliğine göre, şüphelinin beyanlarına göre yer gösterme işleminin yaptırılmasına gerek bulunup bulunmadığını takdir edecektir. Ancak kolluğun kendiliğinden yer gösterme işlemi yapması da mümkün değildir. Cumhuriyet savcısı, şüphelinin yer göstermenin yaptırılacağı yerde, güvenliğin sağlanması ve işlemin sorunsuz gerçekleştirilebilmesi için kolluğu görevlendirebilir. Madde düzenlemesi savcıyı sadece karar makamı olarak değil, aynı zamanda icra makamı olarak belirlemiştir. Bu nedenle savcının yer gösterme işleminde mutlaka hazır bulunması ve yer gösterme işlemini bizzat yaptırması gereklidir.

Bu kuralın istisnası ise, CMK’nın 250. maddesinin 1. Fıkrasıdır. Bu madde kapsamına giren suçlar söz konusu olduğunda, adli kolluk amirine de yer gösterme işlemi yaptırma yetkisi tanınmıştır. Ancak, CMK’nın 250/1 fıkrasında sayılan suçlarda da yer gösterme işlemini yaptırma yetkisi esas olarak Cumhuriyet savcında olup, bu suçlarda Cumhuriyet savcısı yanında kolluk amirine de yetki tanınmıştır. Yer gösterme yetkisi Cumhuriyet savcısı yerine sadece kolluk amirine tanınmış değildir. Bu nedenle kolluk amirine tanınan bu yetki ancak ve ancak savcının emretmesi halinde, kolluk amiri tarafından kullanılabilecektir.

CMK’nın 250. maddesi bazı suçlara ilişkin görev ve yargı yetkisinin belirlenmesine ilişkin olarak “özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin” görev ve yetki alanını düzenlemekte olup, burada düzenlenen suçlar, Türk Ceza Kanununda yer alan; a) örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu; b) Haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlar; c) İkinci Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332. maddeler hariç), ki bunlar Devletin Güvenliğine, Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine, Milli Savunmaya. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk biçimindedir.

Maddenin düzenlemesi bu haliyle de eleştiriye açık olup, kendi içerisinde bir çelişki taşımaktadır. Gerçektende maddede, CMK’nın 250. maddesinde açıkça sayılmış olan ve kanun koyucu tarafından daha ciddi nitelikte görüldüğü için ceza muhakemesi açısından istisnai hükümlere tabii tutulan suçlarda kolluğa yer gösterme yetkisi tanınmışken, bu suçlar dışında kalan suçlarda kolluğa bu yetki tanınmamıştır.[19] Buna göre çok basit nitelikteki suçlarda dahi kolluk yer gösterme yetkisini kullanamazken, Kanunun atfettiği önem dolayısıyla istisnai yetkilere ya da muhakeme usullerine tabi tuttuğu daha ciddi suçlarda bu yetkiyi kullanacaktır.

Kolluk amirine CMKnın 250/1. maddesindeki suçlarla ilgili tanınan istisnai yetki dışında kolluğun şüpheliye yer gösterme yetkisi tanınmamış olmakla birlikte, mağdur veya olayla ilgili bilgisi olan kimselere yer gösterme işleminin kolluk tarafından yaptırılmasına bir engel bulunmamaktadır.

 

 

 

3.4.            Yer Gösterme İşleminin Gerçekleştirilmesi

 

Yer gösterme işlemi savcı tarafından yaptırılır. Müdafii de soruşturmayı geciktirmemek kaydı ile hazır bulunabilir. Yer gösterme işlemine basının veya diğer yetkisiz kişilerin katılması mümkün değildir.

İster savcı, ister kolluk başvursun sadece şüpheliden söz edildiğine göre sanık hakkında yer gösterme işlemine başvurulamaz. Diğer bir deyişle yer gösterme işlemi bir soruşturma faaliyetidir. Görülmekte olan dava sırasında bu işleme başvurulamaz.[20]

Yer gösterme işlemi yaptırılabilmesinin ön koşulu, şüphelinin susma hakkını kullanmamış olması olduğundan ve yer gösterme işlemi esasen ifade alma işleminin bir parçası olduğundan, ifade almaya ilişkin koşulların yerine getirilmesi ve haklarının hatırlatılmış olması gereklidir (CMK m. 147, 148). İfadesinde susma hakkını kullanmamış olan ve kendisine sorulan sorulara yanıt veren şüphelinin yer gösterme işlemini mutlaka kabul etmek ve katkıda bulunmak gibi bir zorunluluğu da bulunmamaktadır. Şüpheli ifadesinde susma hakkını kullanmamış olmakla birlikte, yer gösterme işlemine katılmayı tamamen veya yer gösterme işlemine katılmakla birlikte, işlemin gerçekleştirilmesi sırasında kendisine yöneltilen sorulardan bazılarına yanıt vermeyi reddedebilir.[21]

AİHM, yer gösterme işlemi icra edilirken ilgili kimsenin korunması için gerekli güvenlik önemlerinin yeterince alınmamasını AİSH’nin 2. Maddesinin ihlali olarak değerlendirmiştir.[22]

Yer gösterme işlemi, CMKnm 169. maddesine uygun olarak tutanağa bağlanır (CMK m. 85/3, YGİY m. 28/4). Tutanak, işlemin yapıldığı yeri, zamanı ve işleme katılan veya ilgisi bulunan kimselerin isimlerini içerir (CMK m. 169/4)

Yer gösterme tutanağında, şüphelinin açıklamaları, kendisine yöneltilen sorular, bunlara verdiği yanıtlar, yer gösterme sırasında elde edilen veriler, bunların şüphelinin açıklamalarına uygunluğu, şüphelinin beyanları ile yer göstermede ortaya çıkan veriler arasında çelişkiler, yine şüphelinin beyanında sözünü edip de elde edilemeyen deliller söz konusu ise bunların ve mümkünse bunların nedenlerine ilişkin ulaşılan sonuçlar ayrıntılı biçimde açıklanması gereklidir.  Hazırlanan tutanak, yer gösterme işlemini yaptıran Cumhuriyet savcısı veya adli kolluk amiri ile zabıt katibi tarafından imzalanır (CMK m. 169/2). Şayet müdafi yer gösterme işlemine katılmışsa onun isim ve imzasına da keşif tutanağında yer verilir (CMK m. 169/3, YGİY m. 28/5-a). Tutanak şüpheliye de okunur veya okuması için kendisine verilir. Bu durum, tutanağa da yazılarak şüpheliye imza ettirilir (CMK m. 169/5, YGİY m. 28/5-c).

AVUKAT BEYZA BAYRAKCİ (L.L.M)

 

4.      KAYNAKÇA

 

Centel, Nurullah/Zafer, Hamide; Ceza Muhakemesi Hukuku, 10.Bası, İstanbul, 2013

Feyzioğlu, Metin; 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu Hakkında Bazı Tespit ve Değerlendirmeler, Türkiye Barolar Birliği Dergisi sy. 62, 2006, s. 27-61.

Kunter, Nurullah / Yenisey, Feridun / Nuhoğlu, Ayşe; Muhakeme Hukuka Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 18. Baskı, İstanbul, 2010.

Özbek, Özer Veli / Kambur, Nihat / Doğan, Koray / Bacaksız, Pınar / Tepe, İlker; Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınları, 2. Bası, Ankara, 2011

Yıldız, Ali Kemal; Ceza Muhakemesi Hukukunda Bilirkişilik, in: Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Atatürk’ün Doğum Yılına Armağan, C. X, sy. 3-4, Yıl 2006, s. 273-345.

Yıldız, Ali Kemal; “Ceza Muhakemesi Hukukunda Keşif ve Yer Gösterme”, 2007, İÜHFM C. LXV, S.l.,s. 128-173

 

[1] A.K.Yıldız, “Ceza Muhakemesi Hukukunda Keşif ve Yer Gösterme”, 2007, İÜHFM C. LXV, S.l.,s. 128.

[2] N. Kunter, F.Yenisey, A.Nuhoğlu, “Muhakeme Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku”, 2010, Beta, 18.Bası, s.1393.

[3] Yargıtay, bazı hallerde mahkemenin bu yöndeki kararlarını denetlemekte ve mahkemeleri keşif yapmaya zorlamaktadır. (1.CD.,27.5.2009,2008/8200, 2009/3023; kazancı.com.tr, erişim 10.1.2014)

[4] A.K.Yıldız, “Ceza Muhakemesi Hukukunda Keşif ve Yer Gösterme”, 2007, İÜHFM C. LXV, S.l.,s. 129-130.

[5] V.Ö.Özbek, M.N.Kambur, K. Doğan, “Ceza Muhakemesi Hukuku” 2011, Ankara, Seçkin, s. 632.

[6] A.K.Yıldız, “Ceza Muhakemesi Hukukunda Keşif ve Yer Gösterme”, 2007, İÜHFM C. LXV, S.l.,s. 131.

[7] “…keşif hususunun ise hakimin yargılama sonucunda vereceği karara yardımcı olması amacıyla, onun takdirinde yapılan delil toplama işlemi olduğu …” (Y. 9. CD, E. 2005/6128 K. 2005/578 )

[8] N. Kunter, F.Yenisey, A.Nuhoğlu, “Muhakeme Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku”, 2010, Beta, 18.Bası, s.1394.

[9] Kunter/Yenisey/Nuhoğlu. “Ceza Muhakemesi Hukuku”, s. 608.

[10] “…Taksirle Yaralama suçundan dolayı Kamu Davası açıldığı, soruşturma aşamasında tüm delillerin toplanmış bulunduğu, keşif hususunun ise hakimin yargılama sonucunda vereceği karara yardımcı olması amacıyla, onun takdirinde yapılan delil toplama işlemi olduğu, keza 5271 sayılı CMK’nın 83 ve devamı maddelerinde de bu hususa işaret edilerek keşfin., hakim veya mahkeme ile gecikmesinde sakınca bulunan hallerde C.Savcısı tarafından yapılacağının öngörüldüğü, kural olarak keşfin hakim tarafından yapılacağının belirtildiği, hangi olayda keşif yapılmasına ihtiyaç duyulacağının hakim ve c.savcısınca farklı değerlendirilebileceği, c.savcısının sadece gecikmesinde sakınca bulun hallerde bu yetkisinin bulunduğu, mümkün olduğunca gecikme halinde delilin kaybolması yada değişmesi söz konusu olacaksa ve derhal hakim tarafından keşif yapılma olanağı bulunmuyorsa, c.savcısı tarafından yapılması gerektiği, aksi hükmün geniş yorumlanarak, gecikmesinde sakıncalı hal olup olmadığına bakılmaksızın her olayda c.savcısı tarafından keşif yapılması gerekeceği, somut olayda suçun işlendiği 9.3.2005 tarihinden yaklaşık 3 ay geçtikten sonra iddianamenin tanzim edilerek dava açılmış olduğu, suçun niteliği de göz önüne alındığında artık gecikmesinde sakınca bulunan halden söz edilemeyeceği, diğer yandan 5237 sayılı TCK ‘da taksirli suçlar bakımından kusur oranında cezadan indirim yapılması kuralının kaldırılmış olduğu, ancak taksirden dolayı hakim tarafından belirlenecek kusurluluk göz önünde bulundurulmak suretiyle, suçun cezasının tespit edilmesinin gerekeceği, bu durumda ihtiyaç duyulduğunda ve gecikmesinde sakınca bulunan hal ortadan kalkmış veya hiç gerçekleşmemiş ise hakim tarafından keşif yapılmasının gerekli olacağı cihetle itirazın bu gerekçelerle kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği (Y. 9. CD, E. 2005/6128, K. 2005/578 – Karar için bkz.: Kazancı Hukuk Otomasyon Programı, İçtihat Bilgi Bankası – http://www.kazanci.com.tr/ 4.1.2013)

[11] N. Kunter, F.Yenisey, A.Nuhoğlu, “Muhakeme Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku”, 2010, Beta, 18.Bası, s.1394.

[12]A.K.Yıldız,”Ceza Muhakemesi Hukukunda Bilirkişilik“,Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 2006, s. 329 vd.

[13] A.K.Yıldız, “Ceza Muhakemesi Hukukunda Keşif ve Yer Gösterme”, 2007, İÜHFM C. LXV, S.l.,s. 151.

[14] V.Ö.Özbek, M.N.Kambur, K. Doğan, “Ceza Muhakemesi Hukuku” 2011, Ankara, Seçkin, s. 633.

[15] N.Centel, H.Zafer, “Ceza Muhakemesi Hukuku”, 2013, İstanbul, Beta, s. 301.

[16] A.K.Yıldız, “Ceza Muhakemesi Hukukunda Keşif ve Yer Gösterme”, 2007, İÜHFM C. LXV, S.l.,s. 154.

[17] A.K.Yıldız, “Ceza Muhakemesi Hukukunda Keşif ve Yer Gösterme”, 2007, İÜHFM C. LXV, S.l.,s. 155.

[18] A.K.Yıldız, “Ceza Muhakemesi Hukukunda Keşif ve Yer Gösterme”, 2007, İÜHFM C. LXV, S.l.,s. 158.

[19] Feyzioğlu. “5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu Hakkında Bazı Tespit ve Değerlendirmeler“, s. 33. (Bknz. http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2006-62-193-erişim 12.01.2014)

 

[20] V.Ö.Özbek, M.N.Kambur, K. Doğan, “Ceza Muhakemesi Hukuku” 2011, Ankara, Seçkin, s. 634.

[21] A.K.Yıldız, “Ceza Muhakemesi Hukukunda Keşif ve Yer Gösterme”, 2007, İÜHFM C. LXV, S.l.,s. 165.

[22] AİHM Demiray/Türkiye Kararı, 27308/95, 21.11.2010

Share on
Bir cevap yazın