Değişen zaman ve teknolojiler değişim ve yenilikleri de beraberinde getiriyor. Kendimizi yenilemedikçe ve değiştirmedikçe çağın gerisinde kalmaya mahkumuz. Yüzyılın son döneminde bilgi ve iletişim sistemlerinde meydana gelen baş döndürücü değişimler, ticaret ve gelir tanımlarını da adeta yeniden tanımlamıştır. Sonuç olarak, e-ticaret ve bilişim yoluyla (Google Adsense gibi web sitesi yayıncılarının içerik sayfalarında alakalı Google reklamları göstermeleri sayesinde) para kazananların sayısı giderek artıyor.
Bugün birçok bilişimci bunu uyguluyor ve bu şekilde güzel kazançlar sağlıyor. Ancak, teknoloji ve bilişim alanındaki hızlı gelişmelere rağmen, elde ettiğimiz gelirin nasıl vergilendirileceğini belirleyen vergi kanunumuz, bazen yeni konuların ve yeni gelir kalemlerinin nasıl vergilendirileceğini açık ve net bir şekilde açıklamakta güçlük çekiyor.
Yani Google Adsense gibi kaynaklardan gelir elde edenler işi bir karmaşa olarak görüyor ve kayıt dışı gelir elde etmeye devam ediyor. Ancak vergi kanunlarımıza doğru bir ışıkta baktığımızda bu hususları da genel tanımlarında açıklamaktadırlar.
Örneğin; Gelir Vergisi Kanunumuz’da gelir kavramı tanımlanmamıştır. Geliri yedi unsura bölerek kapsamlarınını belirlemiştir. Gelir Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde sayılan gelir kompozisyon unsurlarının 7. satırında sayılan diğer gelir ve iratların tanımı ile birlikte “arızi kazançlar” alt kategorisine ayrılarak vergilendirme kapsamına alınmıştır. Kanun’un 82. maddesinde, “belirlenmiş arızi kazançta gelirin özelliği, geçici bir faaliyete dayanmasıdır” belirtilmektedir. Faaliyet süreklilik unsurlarını içeriyorsa veya ticari işletme büyüklüğünü kapsayacak şekilde yapılıyorsa artık gelirin ticari gelir kapsamına alınacağını ve vergilendirilecek gelirin yine kanunun 37.nci maddesi “her türlü ticari ve sınaî faaliyetlerden doğan kazançlar ticari kazançtır“. Vergiden muaf gelirler de Kanun’un 9. Maddesinde tanımlanmıştır.
Vergi mevzuatı açısından “edinilen kazanç” kavramı esas olup, vergi mevzuatı istisnalar dışında bu gelirin kaynağı ile pek ilgilenmemektedir. Madde 9 ve müteakip maddelerde belirtilen istisnalardan biri kapsamında olmayan gelir elde ederseniz, vergiye tabidir. Gelirin internet üzerinden sağlanmasının vergi mükellefiyetine herhangi bir farkı bulunmamaktadır. Gelir vergisi açısından, siteden elde edilen gelir sürekli ise, işletme geliri olarak sınıflandırılabileceği gibi, gayrimenkul sermaye iradı veya hizmeti olarak da vergilendirilebilir.
Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre, Türkiye’de işyeri veya temsilciliği olmayan arama motorlarında ve sosyal paylaşım sitelerinde internet üzerinden reklam alanlarının satışı, Gelir Vergisi Kanunu’muz açısından yapılan ticaret kapsamında değerlendirilmelidir. Türkiye’de ticaret yapan ve reklam geliri elde eden kurum şirket ise Kurumlar Vergisi Kanunu kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun, işyeri veya temsilcisi olmayan bir işletmenin ticari kazançlarını vergilendiremeyeceği anlaşılmaktadır. Bu nedenle yurt dışından arama motorlarında ve sosyal paylaşım sitelerinde internet reklam alanı satın alınması durumunda bu şirketlerin gelirleri kurumlar vergisine tabi değildir, çünkü bu şirketler Türkiye’de işyeri veya daimi temsilciliği olmaksızın bu tutarı elde ederler. Ancak hizmet satın alındığından hizmet alan firmaya faturanın gider yazılabilmesi için KDV Kanunu’nda açıklandığı gibi alış faturasının vergilendirilerek gider yazılması gerekmektedir. Ancak, Google Adsense ve Facebook gibi web sitesi yayıncıları içerik sayfalarında ilgili Google reklamlarını görüntülediğinden, Türkiye’deki girişimciler, şirket olmaları halinde işletme geliri, kendi başına gelir kazanmaları halinde ise şahıs olarak vergilendirilmektedir.
Türkiye’de iş yeri veya temsilcisi olmayan arama motoru Google ve sosyal paylaşım sitesi Facebook’a internet üzerinden, internet reklam alanı satılması veya bunlardan hizmet alınması durumunda satışın gerçekleştiği mecra internet de olsa, yapılmakta olan iş ticari bir faaliyet olduğundan, Google Adsense geliri elde edenler öncelikle bir vergi mükellefiyeti tesis ettirilmelidir. Satışlar, şirket olarak gerçekleştirilecekse, “Kurumlar Vergisi”, şahsi olarak gerçekleştirilecekse de “Gelir Vergisi” mükellefiyeti tesisi gerekmektedir. Dolayısıyla, bu faaliyetlerden elde edilecek gelir ilk etapta Gelir Vergisi veya Kurumlar Vergisi’ne tabi olmayı gerektirir. Ayrıca, bu gelirler Katma Değer Vergisi’ne de tabidir. Dolayısıyla, vergi mükellefi olan satıcı, satışın gerçekleştirildiği alıcıya, KDV’yi de hesaplayarak fatura kesmelidir.
Her geçen gün daha fazla hayatımıza giren e-ticaret büyümeye ve burada varlık gösterenlere sayısız fırsatlar sunmaya devam edecek. Dolayısıyla, internet üzerinden satış yapacakların da vergi mükellefiyeti açısından durumlarını değerlendirmeleri ve internet üzerinden gerçekleştirecekleri işlemlerle ilgili vergisel yükümlülükleri konusunda önceden bilgi edinmeleri faydalı olacaktır. İşbu konularda bilgi sahibi olmak için bizlerle iletişime geçebilirsiniz.
next post
Mali Süreçler Elektronik Ortama Taşınıyor
previous post